4 Şubat 2009 Çarşamba

Papatyalar...



Havalar artık geç kararıyor....

Hal böyle olunca akşamları otobüste etrafı daha çok seyretme imkanı oluyor. Şehri daha fazla görüyorsun. Akşamları Sahil Yolu'nda daha çok balık avlayan (Sözde yasak), daha çok gezen, dolaşan, koşan var. Eh tabi daha çok genç aşık... :)

Ancak şehir işte. Yaşıyor şehir olmanın gereklerini. Uzun zamandır gözlerimi kapıyordum otobüste, uyuyormuş gibi... Bıktım artık hep aynı şeyleri görmekten. Aynı yüzlerle karşılaşmaktan. Ne kadar güzel olursa olsun şehir, atamıyor üzerinden bu sıradanlığını. Dümdüz deniz bile bozamıyor bunu. Çoğu zaman o bile sıradan geliyor insana.

Narlıdere'den sonra Ege Ordu Komutanlığı başlar. Bir kaç kilometre devam eder. Yolun sağında İzmir-Çeşme Otoyolu, solunda askeriye... Askeriyeye gelince toprak görünür. Toprak olunca da üzerinde çeşitli bitkiler...

Bitkilerin güzel bir yanı var; sürekli sabit değiller. Küçücük başlayıp kartlaşıncaya kadar farklı halleri var. Her bakışında insan farklı şey görebiliyor.

Dün dikkatimi çekti. İstihkam'ın nizamiyesinin karşısında ESHOT'un garajı var. Orada toprak daha bol, garajın bitiminden başlıyor. Otoyol için doldurulan alandan bahsediyorum. Burası otoyola kadar çok geniş ve üzerinde daha çok bitki yetişebiliyor. Tam bu noktada yolun kenarında beyaz birşeyler dikkatimi çekti.

Papatyalar...

Çıkmışlar... Benim sarı benekli kar tanelerim çıkmış. Dün Mehmet Bey'e "Yaşasın bahar geliyor!" demiştim. Bunu gözlerimle görmek çok hoşuma gitti.

Papatyaları çocukluğumdan beri severim. Dağda bayırda çok dolaştığımdan, ovalarda bol bol gezdiğimden belki de çocukken... Ovalarda papatya çok olur. Zeytinlerin diplerinde... Geniş çimenliklerde... Kar yağmış gibi uzaktan seyredilir. İçlerinde yürürken ayakkabıları sarıya boyarlar ve o kendine has kokuları sarar her yeri. Güneş sıcaktır, artık ısıtmaya başlamıştır insanı. Papatyaların aralarında daha nice başka çiçek açmıştır... Küçük çocukların neşeli gülücüklerini andıran bir tebessüm vardır insanın yüreğinde... Bahar yorgunluğu falan hak getire, ne yorgunluğu? Cıvıl cıvıl insan yorulur mu hiç? Yorulmaz...

Belki de yaşlandığımdan mıdır nedir? Bilinmez... Şimdilerde daha bir keyif alıyorum bu mevim değişikliklerinden. Hepsinin ayrı bir tadı, kokusu, giysisi var. Ama yalan yok, baharın tadı bir başka, kokusu bir başka, hele hele o elbisesi... Çok güzel yahu!

Yeniden diriliş... İşte bahar bu!

Papatyalar bunun ilk habercilerinden. Hadi diyorlar bizlere, silkinin, ayağa kalkın... Kendinize gelin, insan olduğunuzun farkına varın... Ait olduğunuz yere dönün diyorlar...

Dönecek miyiz? Papatyaların dediklerini yapacak mıyız?

Hadi! Onları kırmayalım...

2 yorum:

Mehmet Vuran dedi ki...

Her yerde baharın habercisi olan papatyalar, İzmir'de haberciliklerini yapmışlar...

Apartman Balıkçısı dedi ki...

Evet Mehmet Bey,

Papatyalar açmış, belki de sizin lalelerden de açmıştır. Ama onları görebilmek için köye gitmem gerekecek :)