26 Ocak 2009 Pazartesi

İyi ki mantar var...

Havalar soğudu, kış kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı...

Eh bu zamanlar levrek zamanı olarak adlandırılır. Kuzeydeki levrek sürüleri güneye inmeye başlarlar. Aslında niyeleri üremek... İş üremek olunca doğal olarak her şey de olduğu gibi levreklerin de gözü hiç bir şey görmüyor olsa gerek ki, oldukça fazla yakalanabiliyor daha doğru bir söyleyişle daha iyi av verebiliyorlar.

Daha önceki iki senede her sene bir tane olmak kaydıyla birer levrek yakalayınca bu sene de öyle olur umudu ile atladık gittik Karaburun'a... Hava aldık geldik... Bu sene kısmetimizde levrek yoktu. Olsun varsın. En azından gittik, aklımızda kalmadı...

Eh levrekten hava alınca kurtarıcımıza sığındık tabi. Mantar...

Doğayla baş başa olmanın kafa dinlemenin ve gerçekten de spor yapmanın başka bir yolu.

Mekan, Güzelbahçe'nin dağları... Vurduk dağlara kendimizi. Bu kez kırmızı şarap ve sucuk ekmek yok menüde. Eşek gibi fotoğrafta çekmedik ki... Derelerin tamamı akıyor, her yer su... İçtik derelerin berrak sularından... Yanı başında birer sigara içip soluklandık su sesinin eşliğinde... Mantarda bulduk elbet, ancak ne isminden bahsedeceğim, ne de nette bulup fotoğraflarını koyacağım. Ne olur ne olmaz... Biri okur, internet ortamındaki yalan yanlış bilgilere kanar, farklı bir mantarın altına yazılmış yanlış isimden yola çıkarak toplar, yer ve nalları diker. Maazallah... Türkiye' de yaşadığımız için bunun olma olasılığı çok yüksek. O nedenle dikkatli olmak lazım.

Şehre 15 dakika mesafede böyle güzelliklerin içinde olmak çok rahatlatıcı. Yol tarifi isterseniz eğer; Güzelbahçe'den yukarıya doğru çıkın, Küçük kaya Köyü'nü geçtikten sonra devam edin Payamlı'ya doğru. Bir virajda ormana doğru giren bir toprak yol göreceksiniz. İşte o yol orman yoludur ve sonuna kadar giderseniz Çatal Kaya 'ya ve Narlıdere'ye ulaşabilirsiniz. İmkanınız varsa gidin gezin görün. İçinize çekin tertemiz havayı. O derelerden su içmeyi unutmayın.

Belki haftaya da mantar serüvenimiz devam edebilir. Ondan sonra sanıyorum ki kalmaz mantar. Endişelenecek bir şey yok. Bu sefer Sarmaşık partileri başlayacak ve biz yine atacağız kendimizi doğanın kucağına...

2 yorum:

Mehmet Vuran dedi ki...

Levrek yakalayamasanız da çok iyi zaman geçirmişsiniz Mehmet bey. Mantar da toplamışsınız...
Topladığınız mantarlardan bahsetmemek, isimlerini yazmamak konusunda da haklısınız aslında. Acaba ben de mi yazmasaydım, fotoğraf koymasaydım?

Yakında sarmaşıklar başlar derken, sanırım bizim "acı ot" dediğimiz ottan bahsediyorsunuz. Ve tabi yanında da tilkişen (yabani kuşkonmaz) olur. Acaba aynı şeyden mi bahsediyoruz :)

Apartman Balıkçısı dedi ki...

Mehmet Bey, aslında konabilir, bunda bir sakınca yok. Ancak internet ortamında öyle yalan yanlış bilgi var ki... Açıkcası ben cesaret edemedim. Etçe mantarının latince ismini Google Imeges da aratırsanız farklı mantarların altına o ismin konulmuş olduğunu görebilirsiniz. Korktuğum tek şey bu...

Sarmaşık konusunda kesinlikle aynı şeyden bahsediyoruz. Sizin orda "Tilkişen" bizim orda "dilkicen" konusunda da aynı şeyden bahsediyoruz. Sarmaşık toplarken onları da toplamayı ihmal etmeyiz. Zira bu "tatlı"dır. Çok olursa sadece onlar o kadar çok olmazsa da sarmaşığın içinde tüketiriz.(Zeytinyağında kavurup üzerine bir de yumurta kırdınız mı nasıl da güzel olur:))

"Acı ot" konusunda bir şey sorayım size. Sizin fotoğrafınızda yeşil olanı görünüyordu. Bunun bir de yeşili kadar yapraklı olmayan, kahverengi-siyah arası bir rengi olan bizlerin "garakelle"(gördüğünüz gibi bizde de "k"ler "g" oluyor:) ) dediği bir çeşidi daha vardır. Tahmin ediyorum sizler onları da topluyorsunuz, ancak bahsetmemişsiniz. Acaba yanılıyormuyum?

Sizin blogunuzu okudukça kendiminkini çok ihmal ettiğimi düşünüyorum. Daha da geliştirmeliyim. Verdiğiniz gaz için teşekkürler :)...