8 Aralık 2010 Çarşamba

Bir Aceminin Gözünden GNU/Linux

Elektronik ortamda da olsa bir dergide ilk kez bir makalem yayınlandı. :)

Bir Aceminin Gözünden GNU/Linux adlı makalemi okumak isterseniz buraya tıklayıp E-Dergi'nin 26.sayısını indirmeniz yeterli.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Linux (GNU/Linux) Sadece Bir İşletim Sistemi midir?

Değildir...

Bloğa uzun zamandır bir şey yazmamıştım. Açıkcası ilgi çekebilecek, farklı bir şey de yapmamıştım. Ancak bu monotonluğa bir son vereyim ve belki okuyan çıkar düşüncesi ile bu bağlantıyı vereyim dedim. Boş bir vaktinizde okuyun, bir şey kaybetmezsiniz.
...Siz kabul etmesenizde, özgür yazılımlar ve Linux sizin kullanmanız için hiç bir karşılık beklemeden size sunulmuş birer hediyedir. Sizin malınızdırlar, ve ona sahip çıkmak ya da çıkmamak özgürlüğü de diğer tüm özgürlükleriniz gibi sizin elinizdedir. Bu akım ve bu akımın ürettikleri, toplumların refah seviyesini yükseltmek için çalışan bilime ve gelecek nesillere bir mirastır....


Yazının tamamını okumak için lütfen tıklayın.

3 Ağustos 2010 Salı

Baba Ocağı ve Bir Akşam Yemeği...


Pazar akşamı babamlardaydık. Makine de yanımdaydı. Aklıma geldi. Neden doğup büyüdüğüm yeri tanıtmayayım?.. Bir kaç fotoğraf çektim. Akşam yemeğinde b*oklu kebap vardı. Sardalyenin yenilebilecek en güzel hali. :) Hadi dedim bunu da koyayım ve en son mangal ateşinde pişen kahveyi de ilave etmeyi unutmayayım.

Baba Ocağınına girdiğinizde gördüğünüz şey böyle bir şey.
Bu da tam tersi istikametten çekilmiş bir fotoğraf.
Portakallık... Kendimi bildim bileli var olan portakal ağaçlarımız vardır. Arka avluda denilebilir buraya.
Şimdi evin içinden çıkıp arka "Harım"a geçelim. Burda yine kendimi bildim bileli var olan bir "dam" var. Küçüklüğümde annemlerin inekleri olduğunu, annemim tereyağı yaptığını hatırlarım. Damda şu anda bizim eski eşyalarımız odun vs. var.
Bu da damdan aşağıya doğru iki farklı görüntü.
Fırınımız. Burda pişen ekmeklerin tadı hala damağımdadır. Hele annemin yaptığı "kalata"denilen çiğ yumurtanın üzerine hamur sarılarak fırında pişirildiği katığı ve ekmeği aynı anda temin edilebilen harika yiyecek... Bu fırının yıkılmasını engellemek lazım.
Kümes... Bir zamanlar cıvıl cıvıldı bu kümes. Babam tilki, gelincik gibi hayvanların peşinden az koşmamıştı bu tavuklar yüzünden...
Veee akşam yemeği. B*klu kebap...
Ardından kahve faslı. Çok sıcaktı. :)

















9 Temmuz 2010 Cuma

Hoşçakal Enişte...

Ateş düştüğü yeri yakıyor..

Bu sefer tam da bizim tepmize düştü.

Ablamın 52 yaşındaki eşi eniştem Dr. Mustafa Kemal BARAN'ı 06.07.2010 Salı günü öğle saatlerinde kaybettik. Beyin sapında oluşan bir pıhtı nedeni ile yine doktor arkadaşlarının söylediği üzere milyonda bir olabilecek bir sebepten...

Bu saatten sonra yapacak hiç bir şeyimiz yok.

Hayat devam ediyor...

28 Haziran 2010 Pazartesi

MERKODER Mersin Balıklarını Koruma ve Yaşatma Derneği

Mersin balıkları, dünya sularında 27 tür, ülkemiz sularında 5 türü bulunan ve biyolojik çeşitlilik açısından çok değerli balıklardır.

Yaklaşık 200 milyon yıldır dünya üzerinde mevcut olan bu balıklar, 20. yüzyılda başlayıp ne yazık ki giderek artan hızla devam eden insan kaynaklı çevresel bozulmalar (üreme ve yaşama alanlarının tahribi, kirlilik, usulsüz avcılık) nedeniyle yaşam mücadelesi vermektedir.

Doğal olarak bulunduğu bir çok yerde olduğu gibi Karadeniz’de de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan mersin balıklarının neslinin devamının sağlanmasına katkıda bulunmak üzere Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Trabzon Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü yürütücülüğünde, Sinop Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ortaklığında ve Mersin Balıklarını Koruma ve Yaşatma Derneği (MERKODER) işbirliğinde 1 Ocak 2006 tarihinde başlayan “Mersin Balıkları Populasyonlarının Mevcut Durumlarının Belirlenmesi ve Yetiştiricilik İmkanlarının Araştırılması” adlı proje, 31 Aralık 2009 tarihinde sona ermiştir.

Ülkemiz sularında bulunan mersin balığı türlerinin son durumlarının belirlendiği, genetik yapılarının incelendiği, mevcut ve alternatif koruma stratejilerinin değerlendirildiği ve mersin balıklarının kültürüne yönelik çalışmaların başlatıldığı dört yıl süren bu çalışmada, 1990’lı yılların başında ülkemiz sularında var olan 5 türden günümüzde sadece üç türün (Acipenser gueldenstaedtii, Acipenser stellatus ve Huso huso) halen kıyılarımızda bulunduğu tespit edilmiştir.

Bu durum, 1996 yılından itibaren avcılığı yasak olan mersin balıklarının sadece av yasakları ile yeterince korunamayacağını ve koruma konusunda daha etkin stratejiler belirlenmesi gerektiğini göstermektedir.

Yard. Doç. Dr. Yakup ERDEM (Mersin Balıklarını Koruma ve Yaşatma Derneği Başkan Yardımcısı ve Sinop Su ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi)

*************************************************************************************************

Mersin balıklarını korumak, yetiştiriciliğini yapmak ve bu balıkları ve bu balıkların önemini halka anlatmak için kurulmuş bir dernek var. MERKODER.

Derneğin web sayfasına bu adresten ulaşabilirsiniz.

Yeni açılmış olan Facebook sayfasına da bu adresten ulaşarak onlara destek verebilirsiniz. Hatta bu konu ile ilgili poster, slogan vb. medyaları eğer arzu ederseniz ulaştırabilirsiniz.

Desteğiniz ve ilginiz için şimdiden teşekkürler.

27 Nisan 2010 Salı

Linux neden daha iyidir?

Linux neden daha iyidir? Öğrenmek için tıklayın...

Linux kullanmak için 10 neden.

Kaynak: Milliyet

Daron DEDEOĞLU

LINUX'un 18. yaşına girdiği şu günler­de, ne kadar gelişip değiştiğini görmek için tek yapmanız gereken ona bir şans vermek. Biz de bu ortamı sağlamak için sizlere "Linux'u denemek için 10 neden" sunuyoruz. Umarız biz nedenlerimizi sıra­ladıktan sonra sizler de bu dur durak bil­meden gelişen sözde alternatif(!) sistemi denemeyi ciddi anlamda düşünürsünüz.
  • Linux'un "capcanlı" teknolojisi sayesinde onu denemek, kullanmak ya da kurcala­mak için sabit diskinize kurmanıza gerek kalmaz. Optik sürücünüz ve minimum 512 MB belleğiniz varsa Live CD/Canlı Sürüm olarak dağıtılan Linux türevle­rinden dilediğiniz bir tanesini sistemi­nizde misafir edebilirsiniz. Üstelik canlı sürümleri sisteminize kurmaya kalktı­ğınızda bilgisayarınızı kullanma özgür­lüğünüz kısıtlanmaz. Yani siz Linux'un çoklu masaüstü özelliği sayesinde, bir masaüstünde Linux'unuzu kurarken di­ğer masaüstünüzde internette gezebilir, faturalarınızı ödeyebilir, arkadaşlarınızla sohbet edebilir ya da ofis işlemlerinizi gerçekleştirebilirsiniz.
  • Linux dağıtımları bir ev kullanıcısının ihti­yaç duyacağı hemen her türlü yazılımı ve daha fazlasını beraberinde; yani kurulum medyasının içerisinde getirir. Bu nedenle temel sistem kurulumu ve sonrasında ofis, oyun, anlık mesajlaşma, e-posta istemcisi veya geliştirme ortamları gibi paket yazı­lımları arayıp kurmakla uğraşmazsınız. Tüm ihtiyaçlarınız yaklaşık 30-35 dakika­da sabit diskinizde yerini alır.
  • Linux özgür ve esnektir. Sizi geliştirici­lerinin ya da dağıtıcılarının tercihlerine mahkum etmez. Linux dünyasında he­men her yazılımın (hatta grafiksel masa­üstü ortamlarının bile) onlarca muadili/ alternatifi vardır, ve bunlardan dilediğini­zi kurmak sadece birkaç dakikanızı alır.
  • Linux günümüzün birçok standardına tam uyumludur. Örneğin ofis belgeleri­nin uzantılarında, fontlarda ya da Flash gibi standartlaşmış teknolojilerde sizi zora sokmaz. Üstelik günümüzde birçok popüler yazılım geliştiricisi ürünlerinin Linux sürümlerini de çıkarmaktadır.
  • Linux çok kararlı ve güvenlidir. Sistemin en hayati bileşenlerini dahi güncelleseniz, değişiklikleri görebilmek için bil­gisayarınızı yeniden başlatmak yerine sadece yenilenen bileşenleri durdurup çalıştırmanız yeterlidir. Linux sisteminde kullanıcı yönetici haklarını sadece ihti­yaç duyduğunda çağırdığından dolayı, sistem dosyalarına erişme/yazma/silme işlemleri üçüncü parti yazılımlar aracı­lığından kullanıcının haberi (ya da izni) olmadan gerçekleşmez. Bu nedenle vi­rüs yazarları Linux'u hedef almazlar. En azından şimdilik
  • Linux mükemmel bir geliştirme ortamı­dır. Hemen her dil için güçlü IDE'lere sahiptir ve kendisi de açık kaynak fel­sefesiyle topluluk tarafından geliştirildi­ğinden belgelemeler ve yardım dosya­ları çok çeşitlidir. Üstelik birçok dilde geliştirme yapabilmek için ek yazılımlar kurmanıza gerek yoktur. C/C+ + , PHP, Python, Java ya da Ruby gibi diller ön tanımlı olarak çoğu dağıtımın kurulum listesinde yer alır.
  • Linux görselliğe önem verir, eğlencelidir ve en janjanlı işletim sistemi olarak kar­şımıza çıkar. Linux, popüler masaüstü ortamlarına ön tanımlı olarak sağladığı görsel efekt motorları sayesinde düşük sistem gereksinimleriyle göz kamaştıran efektleri kullanmanızı sağlayarak size monotonluktan uzak bir kullanım sunar. Üstelik Look'n Glass gibi masaüstü or­tamları sayesinde dünyanın ilk ve ger­çek 3D masaüstü kullanımını kullanıcı­larına sunar.
  • Linux açık kaynak ve özgür yazılım fel­sefesiyle yoğrulmaktadır. Bu sayede hem kodlarının her bir satırı binlerce profes­yonel geliştiricinin denetiminden geçer, hem de isteklerinize uyacak şekilde tekrardan düzenlenebilir. Bu sayede gü­nümüzde yüzlerce farklı amaca hizmet etmesi için geliştirilmiş, sayısız Linux dağıtımı vardır. Üstelik buların büyük bir kısmı ücretsizdir.
  • Linux'un diğer açık kaynak projeler­le arası çok iyidir. Bunlardan birisi de Windows uyumlu yazılımların/oyunların Linux ortamında çalışmasını sağlayan WINE projesidir. Küçük ve ücretsiz olan bu yazılım sayesinde popüler oyunlardan Photosop'a kadar birçok yazılımı kullan­dığınız Linux dağıtımı üzerinde çalıştıra­bilirsiniz. Üstelik Linux sunduğu ücretsiz sanallaştırma yazılımları sayesinde yük­sek kapasiteli bilgisayarlarda birden faz­la farklı işletim sistemini çalıştırmanıza da olanak verir.
  • Linux diğer işletim sistemlerinden farklı olarak donanım sürücülerini beraberin­de getirir. Sisteminize taktığınız hiçbir donanım için sürücü aramanıza gerek kalmaz. Kullandığınız dağıtım, donanım sürücülerini otomatik olarak bulup, iz­ninizi alarak sisteminize yükler. Üstelik bunu 64 bit sistemlerde de kolaylıkla yapar. Çünkü Linux diğer işletim sistem­lerinden çok çok önceden 64 bit mima­risine geçmiştir ve sürücü altyapısı bu mimaride de sorunsuzdur. Bunun teme­linde birçok sürücünün donanım üretici­leri tarafından değil de açık kaynak top­luluğu tarafından geliştirilmesi yatar.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Abant Yok Olmasın. Tarık ERSAL

ABANT YOK OLUYOR

Abant Gölü öylesi bir doğa harikası ki mutlaka korunmalı, mutlaka kollanmalı.

Abant Gölü yörenin göz bebeği, o yöreye has bir botanik bahçesi. 70 i endemik olmak üzere 1222 canlı türünün, birçoğumuzun adını sıkça duyduğu Abant Alasının, Abant Çiğdeminin ev sahibi.

Abant Gölü hepimizin korkulu rüyası olan, ancak kabullenip, hazırlıklı olmamız gereken depremlerin üreteci, Kuzey Anadolu fay hattının bizlere armağanı olan tektonik bir hediye.

Abant Gölü Milli Parklar Kanununu ve Abant Gölü Tabiat Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı çerçevesinde devlet korumasına alınan bir tabiat parkı.

Ancak Abant Gölü üzerinde kara bulutlar var. Bu kara bulutlar hiçbir bilimsel destek olmaksızın uygulamaya konulmuş hummalı bir faaliyet olarak yöre üzerine çökmüş durumda.

"Abant'ın doğal dengesine zarar vermiyoruz, tek ağaç bile kesmedik" diyen yetkililerin talimatı ile gölün suları yükseltilmiş, çevresindeki yollar, dolgu toprak ile alabildiğine yükseltmiş ve genişletmiş, birçok ağaç sular altında bırakılmış, yine birçok ağaç yükseltilen yol ile gölün arasında kalmış, fay hattının hafif bir kıpırdanması sonucu dolgu toprağın baskısı ile o ağaçların göle yıkılması, suyun etkisi ile köklerinden başlayarak çürümesi kuvvetle muhtemel.

Evet, iddia edildiği gibi göl kıyısında kesilmiş ağaç görülemiyor.
Ancak Abant Mudurnu arasında kullanımda olan yola paralel açılan yeni yol için yüzlerce kayın ağacı kökünden sökülerek atılmış durumda.


Dahası da var. Göl çevresindeki yolun parke taşları ile dolatılmasını takiben gölün içinden de faydalanmak adına Abant Gölüne yüzer lokantalar, yelkenliler, deniz bisikletleri sokulacak.

Abant yok oluyor. Abant'ın ruhundan başlayarak yok oluşu gözler önünde.
Üstelik Abant kontrol altında yok oluyor.


Abant'tan başka bir yerde olmayan, endemik türümüz Salmo trutta abanticus'un, yani siyah benekli Abant alasının, hemen gölün kıyısında yetişen eşsiz güzellikteki Abant çiğdeminin hatırına Abant'a sahip çıkalım.

Bilelim ki bu ülkenin her parçası gibi Abant'ta bizim değil, gelecek nesillerindir.

Abant'ta neler olduğunu görmek ve açılan imza kampanyasına katılmak için lütfen http://www.abantyokoluyor.com/ linkini tıklayın.

Tarık ERSAL

**************************************************************************************************

Sonunda Ulusal Basınımız da konuyu farketti.
Dün aldığım bilgiye göre Abant kıyısındaki faaliyet durdurulmuş.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/14390256.asp?gid=373

DAL BİLE KIRMAK YASAKKKEN AĞAÇLARI KESTİLER.

Kuşları susturdular

Cahit AKYOL
Eşsiz doğası ve endemik canlı türleriyle bir dünya mirası olan Abant’ta kuşların yerine dozer homurtuları, kırılan, ezilen kayaların gıcırtıları yükseliyor. Ağaçlar kesiliyor, kamyonlar göl kıyısını toprakla dolduruyor. Su seviyesi 2 metre yükselmiş. Piknik alanları, ağaçlar sular altında. Oysa milli park olan Abant’ta dal kırmak bile yasak. Sivil toplum örgütleri ayakta.

TEK dal kırmanın bile yasak olduğu Abant Tabiat Parkı şu günlerde dev bir şantiye halinde. Kamyonlar göl kıyısına toprak döküyor, dozerler yolları genişletiyor, yeni yol için ağaçlar kesiliyor. Gölün su seviyesi 2 metre yükselince piknik alanları su altında kaldı. Küçük bir göl daha oluşturuldu. Nesli tükenen su samurlarının, yeryüzünde sadece bu bölgede yetişen Abant çiğdemi, mavi çiğdem ve kar çiçeğinin bulunduğu alanlar hafriyat altında kaldı.

Bilime aykırı

5 milyon 500 bin TL’ye mal olması planlanan çalışmalar Bolu’da Sivil Toplum Kuruluşları başta olmak üzere üniversiteleri, meslek odası ve birlikleri harekete geçirdi. TMMOB Makine, İnşaat, Elektrik, Harita ve Kadastro, Ziraat, Mimarlar Odaları Bolu İl yönetimleri ile TEMA, Bolu Çevre Derneği, Çevre İçin Hekimler Derneği ve Bolu Tabip Odası bir bildiri ile yapılanlara karşı çıktı. “Yapılanlar bilime ve yasalara aykırıdır, durdurulmalı” dediler. Valilik ise “Doğaya zarar verilmiyor. Çalışmalar haziranda bittiğinde Abant çok güzel olacak” diyor.

Rapora rağmen

Oysa Bolu Valiliği, 26 Şubat 2010’da, Orman Bakanlığı’na bağlı Batı Karadeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğü’nden Abant’ta arazi incelemesi yapmasını istemiş. Hazırlanan zehir zemberek raporda şu uyarılar yer almış:

Göl ayağına yapılan 1.5 metre yüksekliğindeki menfezden dolayı, su kotu yükseldi.

Göl kıyısındaki sarıçam, göknar, söğüt ve yabani eriklerin kök boğazı su altında kaldı. Bu ağaçlar kısa sürede canlılıklarını yitirecek.

Bölgemizin ve ülkemizin endemik bitkisi olan kar çiçeği ve Abant çiğdeminin yaşam alanı ciddi tehdit altında.

Yol zaten vardı

Valiliğin uygulamaları sivil toplum kuruluşlarının yanısıra bölgedeki orman köylüsünü de oldukça rahatsız etmiş. Gözü gibi baktıkları ormana ve göle yapılanların kıyım olduğunu belirten Örencik Köyü Muhtarı Tevfik Türe, şunları söylüyor:
“Yol açmak için yüzlerce ağaç kestiler. Çoğu elle dikilmiş sarıçamdı, çocuklarımıza miras bırakmak için yıllardır tek dal bile kırmamıştık. Abant Milli Parkı’nı yok etmek istiyorlar. Orman kesip yerine yol yapılır mı, zaten yol var.”

Vali TEM gibi otoyol yaptı

Salih Sönmezışık (Orman Mühendisleri Odası eski Genel Başkanı)
Bolu Valiliği gölün kıyısına TEM gibi otoyol yaptı, kıyı kenar çizgisi değişti. Doğal hayat tahrip edildi. Bu durum 3621 sayılı Kıyı Yasası’na aykırı. Sazlıklar sular altında kaldı. Kanatlı hayvanların üreme alanları yok oldu. Bu, Sulak Alanlar Sözleşmesi’ne (RAMSAR), 4342 sayılı Mera ve 2872 sayılı Çevre Yasası’na aykırı. Ayrıca Avrupa Peysaj Sözleşmesi, Biolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Koruma Sözleşmesi’nin (BERN) ilgili maddeleri ihlal edildi.

Tahribatı dehşetle izliyoruz

Murat Ataman (Makine Mühendisleri Odası Bolu İl Temsilcisi)
Abant’taki tahribatı dehşetle izliyoruz. Göl çevresindeki yolu yükselttiler. Böyle bir uygulama dünyada yok. Ağaçlar suların içinde kaldı. İğne yapraklıların suda yaşayamadığını herkes biliyor. Hiç ağaç kesmedik, dediler ama kökünden sökülmüş ağaçları gördüm. TMMOB Genel Merkezi bu konuda çalışma yapıyor, suç duyurusunda bulunacağız.

Endemik bitkiler 3 günde yok olmaz

Abant Gölü’nü neden yavrulattınız?
Halil İbrahim Akpınar (Bolu Valisi) Bir ay önce aşırı yağışlardan göl yükselince kapakları kapattık ve yavru göl oluştu. Milli Parklar durumu inceliyor. Kararı onlar verecek. Tahliye kanalları dolmuş. Günde 5 santim yükseliyordu. Kanalları açtık. 3 günde 15 santim düştü. Gölün seviyesi 20-25 yıl önce yükseltilmiş. Sonra su seviyesini düşürmüşler etrafı bataklık olmuş. Su samurları buralarda yaşıyormuş. Çalışanlar son günlerde 15 su samurunu bir arada görmüş. Yuvalara zarar vermedik. Ayrıca üç günde endemik bitkiler yok olmaz.

Bitince muhteşem olacak
Abant’ın çevresinde 6,5 kilometrelik yol var. Bu yol asfalttı. Biz asfaltı kazıdık. Yolu bazı yerlerde genişlettik. 4,5 kilometrelik bir alanda çalışma yürütüyoruz. Göl kenarında asfalt yok artık. Yeni yollar yapıyoruz. Bu yollarda atların çektiği araçlarla çekek yolu olacak. Zemini kesinlikle doğal taşlardan olacak. 5 metre yol, 3 metre topraklı yaya yolu, 3 metre genişliğinde bisiklet yolu olacak. Toplam genişlik 8-11 metre arasında. İnşaat sırasında alan pis gözüküyor. Bitince muhteşem olacak.

Meramız göl oldu ne gereği vardı ki

Örencik Yaylası’ndaki Çepni Köyü’nde yaşıyorum. 52 yıldır koyun, keçi otlattığım mera şimdi göl oldu. Hayvanlarım boğulur diye suyun yanına bile yaklaştırmıyorum. Bize iyilik olsun diye yaptıklarını söylüyorlar ama bunlar bizler için iyi şeyler değil. Orada dünyalar güzeli bir göl var. Buna ne gerek vardı? O merada insanlar hayvanlarını otlatıyor, geçimini sağlıyordu. Bu sular şimdi kime ne yarar sağlayacak.

Tarık ERSAL

**************************************************************************************************

http://www.internethaber.com/bolu/ab...i--244361h.htm

Abant tahrip ediliyor iddiası!

13 Nisan 2010 Salı 11:35
Doğa mucizesi Bolu Abant'taki çalışmalara yönelik tepkiler dinmiyor.
Çevreciler yapılan çalışmaların ileri boyutta tahribata neden olduğunu savunuyor.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu, ''Abant'ta yapılan çalışmalar ileri boyutta tahribata neden oluyor'' dedi.

Bolu İl Özel İdaresince ''Abant Master Planı'' kapsamında Abant Tabiat Parkı'nda ve gölün çevresinde yürütülen, ''yolun yükseltilmesi, genişletilmesi, gölün su seviyesinin yükseltilmesi ve 'Yavru Abant Gölü' oluşturulması'' çalışmaları, çevrecilerin tepkisine neden oluyor. Çevreciler, yapılan çalışmaların Abant'ın doğal yapısını bozduğunu iddia ederek, çalışmaların durdurulmasını istiyor.

Çalışmalar kapsamında, Abant Tabiat Parkı'nda ''kolektör hattının döşenmesi, piknik alanları, bisiklet, çekçek ve yürüyüş yollarının yapılması, elektrik hattının yer altına alınması'' planlanıyor.

''ABANT HAVUZ ŞEKLİNE DÖNMÜŞ''

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr.Okan Külköylüoğlu, Abant'ta yapılanların ileri boyutta tahribata neden olduğunu öne sürerek, ''Abant'taki bu tahribat ve çevre bozukluğu açıkça görülebiliyor. Ölçüm ya da çalışma yapılmaya gerek yok tahribatı anlamak için, Abant'a giden herkes bunu gözlemleyebilir'' dedi.

Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu, Abant'ta yapılan tahribatın nasıl düzeltilmesi gerektiği konusunda bir çalışma yapılması gerektiğini belirterek, ''Açıkçası bazı tahribatların geri dönüşü zor. Örneğin bir yol yapımı için harcanan enerji, zaman, para ve iş var. Bu yolun tekrar yapılması için çalışılacak olursa belki verilen zararın iki üç katı daha fazla zarar verebilirsiniz. Habitatın hassas olduğu bölgede o kadar farklı tahribat olmuş ki, göl suyuna zarar gelmiş, akarsuların giriş çıkışına zarar gelmiş, gölü besleyen derelere zarar gelmiş, göl içinde ve dışında hayvan ve bitki topluluklarına veya diğer canlı türlere epey bir zarar gelmiş ve gelmeye de devam ediyor'' diye konuştu.

Abant'ta en büyük zararlardan bir tanesinin kıyı şeridinin kalmaması olduğunu ifade eden Külköylüolu, ''Abant havuz şekline dönmüş. Abant'ta bir veriye göre 670 ağaç, bir veriye göre de 300 küsur ağaç 'su altında kaldı' deniliyor. Bunun sayısını yetkililer daha iyi biliyor. Suyun altında kalan ağaçların çoğu köknar ve çamgiller, yani diken yapraklı ağaçlar. Bu ağaçların kök gözlerinin suya girmesiyle o ağaçların bir daha sürgün veremeyecek şekilde zarar uğradığını bundan sonra da çürümeye kadar gidebileceğini biz biliyoruz." dedi.

''BİR YERE SU TOPLAYARAK DOĞAL GÖL YAPAMAZSINIZ''

AİBÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muzaffer Dügel ise ''Gölün akış sistemi, rejimi, etrafındaki bitki toplulukları zarar görebilecek. Yeni oluşturulacak göl sonucu su sistemi tamamen değişebilir, yeraltı su sistemi bozulabilir. Orada binlerce yıldır oluşmuş bir eko sistem var. Siz bir müdahale ile binlerce yılda oluşmuş bir sistemi değiştiriyorsunuz. Bunun sonuçları bir tepki olarak geri gelecektir. Bu değişim bitki ya da canlıların ortadan kalkmasına neden olabilir. Bir yere su toplayarak orasını doğal göl yapamazsınız.''

Tarık ERSAL

3 Nisan 2010 Cumartesi

Buharda Çupra

Malzemeler: İki adet en az yarım kiloluk Çupra, yarım kilogram etli kırmızı biber (adının ne olduğunu bilmiyorum ) Soğan, Sarımsak, Yarım çay bardağı zeytinyağı, yarım limon, tuz... İsteğe göre baharat. Kekik tavsiye ederim ama ben bugün ufaklıklarda yiyecekler diye baharat kullanmadım.

Yapılışı: Fleto çıkardığımız çupraları güzelce yıkayıp sularının süzülmesi için bir süzgü içinde bekletirken soğanı doğruyor sarımsağı kıyıyoruz. Etli kırmızı biberlerimizi de doğruyoruz. Ben annemden aldığım onun yapmış olduğu ve dondurucuya koyduğum hazır olanını kullandım.
Suları süzülen fleto balıkları buharlı pişiricimize yerleştiriyoruz ve 20 ila 30 dakika arası bir zaman seçiyoruz. Ben 30 dakikayı seçtim ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki balıklar fleto olduğu için 20 dakika bile yeterli.
Balıklarımızı buharlı pişiriciye yerleştirdikten sonra soğanı kavuruyoruz. Soğanlar pembeleştikten sonra sarımsağı ilave ediyor az daha karıştırdıktan sonra kırmızı biberlerimizi ilave ediyoruz. Bu karışımı güzelce kavuruyoruz. Biberlerin suyu çekildikten sonra arzu ederseniz biraz daha kavurabilirsiniz.

Küçük bir kase içerisinde yarım bardak zeytinyağımızı yarım limonun suyu ile çırpıyoruz.
Biberimiz kavrulurken ve balıklarımız da buharda pişerken ben kendi tuzlamış ve zeytinyağına koymuş olduğum sardalyelerden de çıkarmayı ihmal etmedim.
Biberlerin kavrulma işi bittikten sonra balıklarımızı da buharlı pişiriciden çıkarıyoruz. Tabağımızın bir tarafına balıklarımızı koyuyoruz. Üzerine hazırlamış olduğumuz limonlu zeytinyağını gezdiriyoruz. Tabağın diğer yanına da kavurduğumuz biberi koyuyoruz. Dere otu ile süsleyip sıcak olarak servis ediyoruz.
Eğer kullanıyorsanız bir kadeh içeceği de ihmal etmiyoruz. Afiyet Olsun...

21 Şubat 2010 Pazar

Gecikmiş Güz Domatesleri Sonucu...


Güz domateslerini (Cinsi: Red Robin) yayınlamıştım.

Bugün makinenin içindeki fotoğrafları bilgisayara aktarınca kızarmış hallerini çekmiş olduğumu fark ettim.

Domateslerin çekirdekleri alınmış (tohum için) sonra oğlum Deniz ile birlikte afiyetle yenmiştir. :)



15 Ocak 2010 Cuma

Pardus 2009.1 Duyuruldu!


Pardus ailesinin en yeni üyesi Pardus 2009.1 Anthropoides virgo ile kullanıcıları çok daha yetenekli bir masaüstü ortamı, geliştirilmiş sürücü desteği ve Pardus depolarındaki yazılımların en güncel sürümleri bekliyor. Temmuz 2009‘da duyurulan Pardus 2009’un yetenekleri geliştirilmiş yeni sürümü Pardus 2009.1 Anthropoides virgo kullanıma sunuldu.

Kararlılığı ve performansı iyileştirilmiş güncelleme sürümü olan Pardus 2009.1 Anthropoides virgo ile tüm Pardus sürümlerinde olduğu gibi kullanıcılara kolay kullanılabilen, kararlı, hızlı, güvenli bir masaüstü ortamı ve binlerce özgür yazılım sunuluyor.

Her ara sürümüne Anadolu’da nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir canlı türünün adı verilen Pardus’un 2009.1 sürümü, Anthropoides virgo (Telli turna) olarak adlandırılıyor.

Pardus 2009.1 Anthropoides virgo’nun özellikleri

Pardus 2009.1 Anthropoides virgo ile gelen özelliklerin başında, yeni nesil Plasma teknolojileri ve görsel efektlerle zenginleştirilmiş KDE serisinin en son kararlı sürümü KDE 4.3.4 masaüstü ortamı geliyor. Ayrıca bu sürümde çok daha fazla donanıma destek veren Linux çekirdeğinin 2.6.31.11 sürümü, İnternet üzerinde güvenle gezebilmek için Mozilla Firefox tarayıcısı 3.5.7, grafik işleme yazılımı Gimp 2.6.8, ofis araçları ailesi OpenOffice.org 3.1.1.5, ekran kartı ve masaüstü efektlerinin bel kemiği Xorg 1.6.5, programlama araçları Python 2.6.4, GCC 4.3.3 gibi önemli teknolojiler yer alıyor.

Sorunsuz ve hızlı bir açılış

Bilgisayara kurulmaya ihtiyaç duymadan kullanılabilen Çalışan CD'nin 2009.1 sürümü de yeni Pardus ile gelen özellikler arasında. Kullanıcılar Çalışan CD’yi bilgisayara takıp çalıştırdıklarında otomatik olarak gelen masaüstü ortamı sayesinde herhangi bir sürücü tanıtma ya da kurulum işlemi ile vakit kaybetmeden, Mozilla Firefox ile İnternet üzerinde gezip, KMail ile e-postalarını okuyabiliyor, Amarok ile müzik koleksiyonlarını dinleyip, SMPlayer ile film seyredebiliyor ve OpenOffice.org ile tüm ofis işlemlerini gerçekleştirebiliyorlar. Çalışan CD’de ayrıca ihtiyaç duyulduğunda kullanıcının bilgisayarında oluşan sorunları kolaylıkla düzeltebilmesi için dosya sistemi tamir araçları, disk bölümleme yöneticisi araçları ve çeşitli analiz yazılımları da yer alıyor.

Bir başka yenilik olan Hibrit Görüntü Teknolojisi ile oluşturulan Pardus ISO dosyaları ister CD ortamına, ister DVD ortamına yakılarak, istenirse USB çubuk ve SD kart gibi tak çıkar disk ortamlarına aktarılarak kullanılabiliyor. Ayrıca bilgisayarda yeterli miktarda hafıza var ise açılış sırasında tüm görüntünün hafızaya aktarılması yöntemi sayesinde Kurulan ya da Çalışan Pardus çok daha hızlı çalışıyor. Hibrit Görüntü teknolojisi ve kullanımıyla ilgili daha detaylı bilgiye buradan ulaşılabilirsiniz.

Pardus 2009.1 Anthropoides virgo kullanıcıyı destekliyor

Pardus’un, kullanıcılarının deneyimini geliştirmek ve karşılaştığı sorunlarda yardım almak için uğrayabileceği bir destek portalı da bulunuyor. Pardus kullanıcıları, içeriği gönüllü geliştiriciler tarafından sağlanan Özgürlükİçin portalında Pardus ile ilgili kılavuz belgeleri, paket tanıtımı ve oyun incelemelerini okuyabiliyor, forum bölümü üzerinden soru sorabiliyor. Dinamik forum ve e-posta listelerimiz, Pardus 2009.1 Anthropoides virgo'ya ilişkin her türlü desteği sunuyor.

Kullanıcılar, her sürümde olduğu gibi Pardus 2009.1 Anthropoides virgo’yu da Pardus'un FTP dizininden indirebilirler.


Kaynak: http://www.ozgurlukicin.com/forum/haberler/13385/?page=1




3 Ocak 2010 Pazar

Güz Domatesleri



Daha önce Red Robin'lerin olduğu saksıda kendi kendine bir domates çıkmıştı.

Havalarda olsa gerek normal bir gelişim gösterdi. Kızaracak mı onu çok merak ediyorum. Üzerinde hala çiçekler var. İçeriye almayı düşünmüyorum.

Bakalım zaman ne gösterecek. :)