29 Nisan 2009 Çarşamba

Geleneksel Balık İşleme Sanatımız ve Son Temsilcileri...

Çiroz


Likarinos, Çiroz, Garato...

Pek çoğumuzun hiç duymadığı kelimeler... Çok değil iki yıl öncesine kadar ben de hiç duymamıştım. Tunçer ve Şener ERGUNSÜ isimlerinden de bihaberdim... Oysa Geleneksel Balık İşleme Sanatımızın nadide ürünlerini el emeği ile ve hala geleneksel yöntemlere bağlı olarak üreten Tunçer ERGUNSÜ ve bu ürünleri çeşitli platformlarda duyuran kardeşi Şener ERGUNSÜ, unutulmaya yüz tutmuş bu sanatımızın son temsilcileri...

Tunç Balık Market

Nedir Geleneksel Balık İşleme Sanatı ve Mamulleri? Buna kısaca bir değinelim.

Balıkların daha uzun süre saklanabilmesi ve bunun yanında da çeşitli yöntemlerle balığa aroma katılması için yapılan işlemlerdir. Çok uzun yıllar aynı yöntemlerle yapıldığı için de artık gelenekselleşmiş, kuralları konmuştur bu işlemlerin. Zamanla balığın saklanabilmesi sabit kalırken aromalar çeşitlendirilmiştir. Bu yöntemlerle elde edilen mamüllerden bazıları şunlardır:

Uskumru Garato, Çiroz, Lakerda, Somon Füme, Çeşitli Balıkların Havyarları, Kefal Balığının Havyarı, Uskumru Füme, Likarinos, Çeşitli Balıkların Tuzlamaları...

Satışa sunulmuş çeşitli mamüller

Sayın Tunçer Abi ile tanışma fırsatım olmadı ancak kardeşi Şener Ağabey (Emekli Kıdemli Deniz Albay olduğu için) nam-ı diğer Komutanımı yakınen tanıma şerefine eriştim. Ve onun sayesinde bu eşsiz ürünleri tatma fırsatım oldu. Şöyle bir konuşma yaptığımızı hatırlıyorum; Akşam yemeğinde bir masanın etrafına toplanmış Komutanımın kendi elleri ile hazırladığı Trakonya Çorbasını, pek çoğumuzun beğenmediği Hanozları afiyetle yiyorduk.

Garato

Elbette masada bunların yanında Çiroz, Ahtapot Salatası, Garato, Lakerda ve Somon fümede vardı. Benim favorim her zaman Çiroz olmuştur. O nedenle Çiroz tabağını çaktırmadan kendime doğru azıcık daha yaklaştırdıktan sonra Lakerda'dan bir parça aldım. Tuzsuzdu... Lakerdanın tuzla yapıldığını bildiğimden azıcık ta çekinerek Komutanıma sordum. "Komutanım lakerdaya tuz atmak ayıp mıdır?" Gülümsedi... "Lakerdaya tuz atma ihtiyacı doğuyorsa o lakerda gerçekten de Lakerda olmuştur..."

Şener ERGUNSÜ-Tunçer ERGUNSÜ

Tunçer ERGUNSÜ ağabeyimiz şu an İstanbulda beyoğlu balık pazarındaki mütevazi dükkanında el emeği ile üretilen bu ürünleri insanların ve elbette de müdavimlerinin beğenisine sunmakta. Şener ERGUNSÜ ise Çanakkale Ayvacık'a bağlı Balabanlı Köyü'nün yalısı olan Sokak Ağzında Liman Konuk Evi ve Tunç Balık Restaurant'ı işletiyor.

Liman Konukevi

Burayı özellikle görmenizi öneriyorum. Aynı özelliklere haiz başka bir yerde hem daha fazla fiyatlar karşınıza çıkarken, yiyeceğiniz balıklar ızgara ve tavadan ileriye geçemez. Oysa burada daha önce de yediğiniz balıkların nasıl oluyor da bu kadar farklı lezzetler sunacağına şaşıracaksınız. Liman Konukevi'nin enfes ortamında inanın bana arınacaksınız...

Balık İşleme Sanatımızın Mamüllerine ne yazık ki günümüzde "rakı mezesi" olarak bakılması ne üzücü. Evet rakı sofralarının vazgeçilmezlerinden olsalar da hepsi kendine has özellikleri olan, belli bir geçmişe dayanan bu mamüller tamamen özgün yiyeceklerdir. Balıkların uzun süre muhafaza edilmesi ihtiyacından ortaya çıkıp çeşitlendirilmiş, çeşitli yöntemlerle tatları ve aromaları zenginleştirilerek artık bir "kültür" olmuşlardır.

Acı olan, bazı bilim insanlarının bu kültüre (şu anki teknoloji ile daha iyi saklama koşulları olduğunu söyleyerek) artık gerek kalmadığı görüşü bildirmeleridir. Oysa şu an sucuk, pastırma gibi ürünlerde gayet yaygındır. Bazı bilim insanları da bu kültürün devam etmesi için çalışmaktadırlar.

Bilimsel bir yayının kapağı (Büyük hali için fotoğrafa tıklayın)


Bu ürünlerin elbette fabrikasyon üretimlerini çeşitli yerlerde bulabilmek mümkündür. Büyük marketlerde özellikle karşımıza çıkmaktadırlar. Ancak ne kadar geleneksel yöntemlerle üretildikleri ve ne kadar geleneklere bağlı olarak malzeme seçimi yapıldığı ne yazık ki aşikardır.

Bu iki değerli insanın üstlendikleri misyon, bu kültürü olabildiğince fazla sayıda insana anlatabilmek ve bu kültürü son zamanlarına kadar devam ettirebilmektir.

NOT: Tunç Balıkçılık tarafından üretilen mamüller Avrupa Birliği Standartlarına uygun ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Onayı ile üretilmektedir.

Şener ERGUNSÜ'den Uskumru Dolması Tarifi (Hiç duymamıştınız değil mi? ) için TIKLAYIN!

25 Nisan 2009 Cumartesi

Pardus ve Ben...


Yaklaşık bir kaç saat önce bilgisayarımdaki Pardus'u çökerttim.

Başka bir işletim sistemi kullanıyor olsaydım sanıırm şu anda bu konuda uzman bir dostumun gelmesini ve bilgisayarı yeniden formatlamasını bekliyor olacaktım.

Ancak bir saate yakın bir sürede sadece bir cd takarak pardusu hiçbir sürücüye gerek kalmadan kendim kurdum.

Bilgisayardan yazı yazmak, fotoğraflara bakmak ve Picasa gibi bir program ile onları düzenlemek, internete girmek dışında anlamayan ben bir işletim sistemini hiç bir yardım almadan kurabiliyorum.

Teknik konulardan bahsetmeyeceğim(Sanki çok biliyormuşum gibi... :) )Pardusun ve dolayısı ile Linux işletim sisteminin ve bu işletim sisteminin faydalarını internette kısa bir arama ile öğrenebilirsiniz.

Ancak ben en önemli faydasını söylemeden edemeyeceğim. İnternette gezinirken, maillerinize bakarken güvendesiniz. Virüs tehdidi yok. Virüsler bilgisayarınıza zarar veremiyor, kişisel bilgileriniz ele geçirilemiyor. Sanırım bu bile başlı başına Pardus ve Linux kullanmak için bir neden olsa gerek...

Linux işletim sisteminin zorluklarından bahsediliyor. Doğrudur... Benim gibi bir kullanıcı için pek çok bilinmez içeriyor. Ancak normal bir bilgisayar kullanıcısı için Pardusu kullanmak o kadar kolay ki. İşte bakın bu satırları Pardus kullanırken yazıyorum.

Pardus kullanırken ihtiyacınız olan pek çok programa ücretsiz olarak sahip olabiliyorsunuz. Zaten Pardus ile kurulu gelen programlar sayesinde ek bir programa ihtiyaç duymuyorsunuz. İlla kullanmak istediğiniz bazı programların benzerlerinin ve bazı özellikleri ile çok daha iyilerinin olması yanında "wine" gibi uygulamalar ile de çalıştırabiliyorsunuz.

Uzun lafın kısası... Kendimizi Microsoft'un tekelinden kurtaralım. Antivirüs programlarına dünyanın parasını ödemeyelim. Çok daha düşük maliyetli donanım ile çok daha verimli bilgisayarlar kullanalım. Crack ile uğraşıp illegal yollara başvurmayalım.

Pek çok gönüllü Pardus'ta kurulu gelen IRC ile Pardus ve Özgürlük İçin odalarında size yardımcı olmak için bekliyorlar. Ayrıca Özgürlük İçin ve Pardus-Linux forumlarında da aradıklarınızı bulabilirsiniz.

Pardusa bir şans verelim... Ben eminim ki biraz sabırlı olursanız çok sevecek ve vazgeçemeyeceksiniz.

Not: Logolar, Özgürlük için ve Pardus'un resmi sitesinden alınmıştır.

17 Nisan 2009 Cuma

Güzelbahçe'de Bahar...

İlkbahar bu yıl geçen seneye nazaran daha uzun sürdü.

Hal böyle olunca yazılarımızda "bahar" adı taşıyan başlıklar hala arz-ı endam ediyor.

Dün köye gittim. Bir cenaze nedeniyle. Köyümüzn mezarlığı harika bir yerdedir. Yaşarken her ölümlünün hayatını geçirmek isteyeceği, bir tepenin üzerinde, altı hemen çamlık, önü olabildiğince İzmir Körfezi manzarasına haiz, arkası ise dağlar... Belki de köyde kimse bu yüzden öyle yazlık mazlıkla uğraşmıyor, "nasıl olsa en kıral yere gideceğim!" diye düşünüyor olsa gerek. :)

Etrafa şöyle bir baktım da yaz öyle kolay kolay geleceğe benzemiyor gibi... Bir kaç fotoğraf çekip gördüklerimi paylaşayım istedim.

Mezarlıktan İzmir Körfezi ve Güzelbahçe'nin sahil kesimi, bahçeler... Ortadan geçen otoyol Çeşme-İzmir Otoyolu.
Papatyalar her yerde.
Azgan Dikenleri olabildiğince çiçek ve mis gibi kokuyorlar...
Bozamık Çalıları çiçeksiz olur mu?...

12 Nisan 2009 Pazar

Mandalinlikte Bahar

Bugün irileştiyse bir kaç erik koparayım biraz da çağla doldurayım diye bahçeye bir uğradım. Gördüklerimi aktarayım dedim.

Portakallar çoktan çiçek açtılar. Arıların vızıltıları portakal ağaçlarında yoğunlaşıyor. Çiçekleri öylesine güzel kokuyor ki, bu kokuyu duyamayanlar çok şey kaçırıyorlar. Teknoloji ne yazık ki burada dur diyor. Kokuyu tarif etmenin ve burada aktarmanın bir yolu yok.


Mandalinler ise daha yeni tomurcuklanıyor. Esas cümbüş mandalinler çiçek açtıktan sonra başlayacak. Sabahları işe mandain kokuları arasında gideceğim. Bir ay kadar sürecek bu. Tadına doyulmaz ve bir o kadar da keyifli... On beş gün kaldı. Bir foto çektim ama dikkat edilirse çiçeklerin tomurcukları görülebiliyor.


Bahçenin çardağında mor salkım tüm güzelliği ile arz-ı endam etmiş. Sizlere göstermeden olmazdı.



Son olarak da asmanın filizleri. Yanlış hatırlamıyorsam cinsi razakı. Ancak bu üzüm tatlılaşmıyor allah tatlılaşmıyor :)

3 Nisan 2009 Cuma

İzmir'in sarmaşık ve tilkicenleri... :)


Garavo Günlüğü'nde Mehmet Bey sarmaşık (acı ot)ve tilkicen (tilkişen) leri yayınladı. Bizler de keyifle izledik. Kendisine fırsat bulduğumda toplayıp yayınlayacağımız ifade etmiştim. Hatta bir süprizden de bahsetmiştim ancak ne yazık ki bu gerçekleşmedi.

Bugün arabanın vizesi için izin almıştım. Anlatılanlar yazılar ve çizilenlerden sonra aklımda hep bir "acaba?" sorusu vardı. Ancak bugün yapılan kontrollerin ne kadar güzel ve işlemlerin de bu kadar kolay işlediğini gözlerimle gördüm. Öğlene kalmadan işim bitmişti.

Benimle beraber gelen babamı köye bıraktığımda iki lokmada bir şeyler yiyeyim dedim. Yemekte gelineli (gelincik)ile beraber arapsaçı kavurması vardı. Afiyetle tüketildi. Bu arada annem hadi sarmaşığa gidelim deyince de ben de bu fırsatı kaçırmadım.

Gittiğimiz yer Uzunkuyu Mesire Yeri'nin(Çeşme yolu üzerinde Uzunkuyu Köyü'nü geçtikten hemen sonra) arkası idi.

Sonuç gayet tatminkar idi. Oğlum Deniz'inde benimle beraber olması daha bir keyifli kıldı tabi bu sarmaşık macerasını.

Lafı fazla uzatmadan fotoğraflara geçmek istiyorum. Cep telefonu ile çekildiği için kaliteden dolayı çok özür diliyorum. En kısa zamanda şarjlı piller ve bir şarj cihazı alıp benim pil canavarını yola getireceğim.

Sarmaşıklar resmen kudurmuş
Yanlız bir sarmaşık (Karakelle-Garakelle)
Açıkta çıkmış, sarılacak bir şey bulamayınca birbirlerine sarılmış sarmaşıklar...
izmir'in tilkicenleri
Annem, Deniz ve hasılat :)